Cenevre’de devam eden gayri resmi zirveye katılan Ulusal Birlik Partisi (UBP) Genel Sekreteri Oğuzhan Hasipoğlu, gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Hasipoğlu, Cenevre’de hem Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) temsilcileri hem de Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) siyasi parti temsilcilerinin bir araya geldiğini belirtti.
Zirvenin akşamı baş başa bir yemek organizasyonu düzenleneceğini ve ertesi gün heyetler arası toplantıların yapılacağını ifade eden Hasipoğlu, UBP olarak Cumhurbaşkanı Ersin Tatar’ın ortaya koyduğu vizyon ve stratejinin arkasında olduklarını vurguladı. Hasipoğlu, federasyon görüşmelerinin artık çözüm getiremeyeceği noktasına gelindiğini belirterek, “Komşumuzla iş birliği arzu ediyoruz ve her iki halkın da kazan-kazan şeklinde bir çözüm bulmasını umuyoruz” dedi.
Zirvenin gayri resmi niteliği nedeniyle federasyonun görüşülmeyeceğini ve bu konuda pozisyonlarının değişmediğini belirten Hasipoğlu, doğal kaynakların paylaşımı ve hidrokarbon yatakları gibi konularda 2011 yılında daha önce Rum tarafına çeşitli önerilerde bulunduklarını hatırlattı. Ancak bu önerilerin hep Rum tarafı tarafından reddedildiğini belirten Hasipoğlu, “Rum tarafı, paylaşımcı bir zihniyete sahip değil. Bu nedenle egemen eşitlik talebimizin ne kadar doğru olduğu, Rum tarafının tutumu ile defalarca ortaya çıkmıştır” dedi.
Türkiye’nin onayı olmadan, adanın etrafındaki doğal kaynaklardan yararlanılamayacağını vurgulayan Hasipoğlu, deniz hukuku çerçevesinde hakkaniyetle masaya oturulması gerektiğini belirtti. Rum tarafının önerilere olumlu yaklaşmasının, her iki taraf için de kazançlı olacağını ifade eden Hasipoğlu, Türkiye’den gelecek enerjinin ve adanın etrafındaki doğal kaynakların paylaşılmasının tüm adanın menfaatine olacağına dikkat çekti. “Umarım bugün verilmesi beklenen sinyal ve yarın somutlaşacak olan iş birliği önerilerimize, Rum tarafı olumlu yaklaşır” şeklinde bir ümit taşıdığını dile getirdi.
Hasipoğlu, Rum tarafının yine uzlaşmaz bir tavır sergilemesi durumunda Birleşmiş Milletler’in süreci sonlandırmasının bir alternatif olabileceğini, bunun benzer bir tavır sergileyen Kosova örneğinden anlaşılabileceğini de belirtti. “Son iki temsilcinin yazdıkları raporlarda ortak bir zemin bulunmadığı açıkça görülmektedir” diyerek, sürecin ilerleyişi hakkında belirsizliğe dikkat çekti.